GAZZE’M
Yine yüreğim alev alev Yine söndürülemeyen bir lav birikti içime Korku var ümitsizlik diz boyu Gazze’m açlıktan kıvranıyor Elimden hiçbir şey gelmiyor Bir çocuk doğdu bugün Savaşın ortasına… Sesi bastırıyordu savaşın sesini Öyle yanık feryatlar ediyordu ki Daha doğduğunda biliyordu mutlu bir yaşamının olmayacağını Sardı anacığı yıkık, dökük yuvasından bulduğu temiz beze Bir bebesinin masumluğuna bakıyordu, bir de ömrü boyunca bitmeyecek çilesine Gözyaşları yavrusunun yüzüne değdikçe, tuzlu buhar olup karışıyordu bebesinin gözyaşlarıyla Evet o gün o bebecik doğmuştu… Ama onun gibi onlarca Gazzeli bebek daha gün yüzü göremeden analarının karnında kana bulanmış halde toprağa karışıyordu. Nasıl korkmasındı bebecikler her yer kan revan Her yer karmakarışık… Gözler pusuda… Kulaklarında bombaların yıkıcı gürültüsü… Bak ! Baba inliyor… Feryatları dağları yırtarcasına… Kucağında saçlarını okşamaya kıyamadığı minik kızının cansız bedeni parçalanmış halde… Ah Filistin ahh, gönlümün dinmeyen yarası ! İstemez miydiler onlarda doğan yavrularına gelecek güzel günlerden bahsetmeyi Bir yatakları olsaydı onlarda isterlerdi geceleri yavrularına masal anlatmayı. Gece zifiri karanlık, bir başka doğar Ay orada… Pusuda bekleyen leş kargalarının çıkma zamanı… Gece mazlum halk için kaçınılmaz sonun başlangıcı… Bir başka zulüm başlamıştır bu sefer. Ne kadar erkek varsa alırlar tek tek, götürürler meydana dizerler sıra sıra… Kalleşler bu nasıl savaştır, neden elleri ve gözleri bağlı hepsinin? Her çıkarılan evden bir babanın, abinin sesi yükselir geride kalanlara “Kaçın,kurtarın kendinizi”…. Nereye gidecek masumlar, hangi deliğe saklanacaklar ki, kalakalırlar evlerinde… Zalimler erkekleri teker teker öldürürler, toplu katliam! Asıl vahşet işte o zaman başlar, bir tek küçük masumlar, gencecik kızlar ve analar kalmıştır. Bilir misiniz kaç kız intihar etmiştir yüzüne çalınan kara lekeyle? Ya kafası gövdesinden ayrılmış , kolu bacağı bir tarafta kaç yavrucak gömülmeyi beklemekte? Allah’ım bu ne zor bir acıdır, ne zor bir imtihan ! Gazze’m gün yüzü göremeyecek mi bir gün? Evlerden bağrı yanık bir ses yükselir: Allah-u Ekber! Camisi yıkılan kentin yüreği yanık imamı halkı namaza davet etmekte. Bir akın başlar o tarafa doğru, bir hazırlanış ve davete icabet. Buldukları yerlerde başlarlar namaza, O öyle bir namazdır ki yeryüzünde daha kılınmamıştır böyle bir namaz! Masumun yürekten haykırışı, ettiği billur dua: “ Allah’ım, elimden Sana yalvarmaktan ve sığınmaktan başka bir şey gelmiyor, evimi, yerimi, yurdumu, ailemi kaybettim, en kötüsü kendimi kaybettim. Yüreğim bir tek Seni biliyor, ne olur yardım et bizlere. Görüyorsun zalimleri bitmiyor zulümleri… Onlarında hesaba çekileceği bir gün vardır elbet, Sen Kahhar ismi şerifinle Kahret Allah’ım. Sen her şeye Kadirsin…”
Allah’ım üzüntüm diz boyu…Ellerim,vücudum sinirden titremekte… Giden yardımları da götüren insanları da öldürdüler… Neden, neden Allah’ım neden bu vahşet ? Göz göre göre öldürülüyor kardeşlerimiz… Korku mu var içlerinde durduracak insanların ya da onlarda mı bu vahşete seyirci? İsrail ! Zülüm avcısı, zalim ülke! Kan emici, leş kargası… Bilmezsin sen, bilsen hiç kıyar mıydın o kadar masuma ? Ama sorulacak hesabı ahirette Burası imtihan yeri, orası gerçek! Burada kan revan içinde olan, orada gül bahçesinde Senin yerin, zulmetine karşı, seni içine almaya haya eden ebedi Cehennem! İsterdik ki burada gör cezanı Biz mazlumlar dua edip susarız o güne kadar… Ama Rabb’im her şeye Kadirdir.
LEYLA SU
|